Büyük Patlama'dan Önce Ne Vardı?

Evrenin başlangıcını hep Büyük Patlama olarak bilirdik fakat son yıllarda kozmoloji alanındaki gelişmeler aklın ve bilimsel yöntemlerin sınırlarını zorlayacak seviyeye gelip, bunun öncesinin de olabileceğinin sinyallerini vermeye başladı. Büyük Patlama ve beraberinde gelen Inflation(Şişme) Teorisi, ön görüleriyle uzun yıllardır kabul edilen "gerçeklere" kafa tutar duruma geldiler. Ama tüm bu gelişmeler beraberinde bir sorunu da getiriyor : Test edilebilme. Teorik çalışmaların deneysel ve gözlemsel çalışmalardan bazı durumlarda uzaklaşması bilimsel teorilerin en önemli özelliği olan test edilebilme ön şartını tekrar gözden geçirmeyi gerektirebilir. Öyle görünüyor ki ya bütün bu teorik öngörüleri "değersiz spekulasyonlar" olarak çöpe atacağız, ya da "bilimsel gerçekliği" tekrar tanımlayacağız.

Diğer bloğum GökGünce'de John Borrow'un bir makalesi ışığında Büyük Patlama ve öncesine dair bir yazı hazırladım, aşağıdaki bağlantıdan inceleyebilirsiniz :

Büyük Patlama'dan önce ne vardı - GökGünce

Zihin-Beden "İkiliği" mi yoksa "Tekliği" mi?

Gerek bilimde gerek felsefede en büyük tartışmalardan biri, zihnin fiziksel beden ile ilişkisi. Fiziksel bilimlerin gelişimi ile insanoğlunun doğayı açıklama gücünü elde etmesi bir süre sonra kendisine dönüp varoluşuna dair problemleri de aynı yöntemlerle açıklayıp açıklayamayacağını merak etmesini sağlamış. Çevresindeki diğer canlılarda ve cansızlarda göremediği bilinç ve zihin ise bu araştırma konularının en gözde olanı...Fakat bir sorun var; elle tutup, gözle göremediğimiz, bldiğimiz anlamda ölçüp biçemediğimiz bu "şeyin" fiziksel bir gerçeklik olup olmadığını biliyor muyuz? Ya da bir başka deyişle soyut olduğunu algıladığımız zihin, fiziksel bedenimizden çok daha farklı bir "metafiziksel" bir doğaya mı sahip? Yoksa gerçekten böyle bir ikiliğe(dualizm) gerek yok mu? Bilimsel yöntemlerle bu "gizemin" altında yatan gerçeği açıklayabilir miyiz?

...ve karşımızda nodrylight blogu yazarı Uygar Polat'tan bu konu hakkındaki gelişmelere ve tarihsel sürece ışık tutan harika bir makale:

Zihin-Beden sorunu ve Daniell Dennett - nodrylight



Yazıda belirtilen duyuruyu burdan da tekrarlamakta yarar var. Sabancı Üniversitesi'nin 2009 Darwin Yılı adına düzenlediği "Darwin and Beyond" etkinliklerinden ilki 10 Nisan 2009'da İstanbul Sakıp Sabancı Müzesi'nde gerçekleştiriliyor. Konuşmacı olarak bilişsel bilimler konusunda devrim yaratan fikirleriyle ünlü filozof Daniel Dennett geliyor. Beynin bilişsel süreçlerine doğal seçilim yöntemiyle yaklaşan Dennett'ın konuşması eminim çok ufuk açıcı olacaktır. Etkinlik ücretsiz olup bildiğim kadarıyla katılım için herhangi bir rezarvasyon yaptırılmıyor.

Evrim "sadece bir teori" mi?

Malum son bir haftadır gündemimiz Tübitak'ın sansürlenen evrim konulu kapağı. Konuyla ilgili Türkçe blog ortamında bir çok şey yazıldı, çizildi (incelemek isteyenler için burda ve şurda); benim ekleyeceğim yeni bir şey yok, o yüzden olayı analiz etmektense gözüme çarpan bir konuya elimden geldiğince açıklık getirmek istiyorum. "Evrim kanıtlanmamış bir savdır; sadece bir teoridir; daha kanun olamamıştır, bıdı bıdı..." tezleri...

Konu her gazetenin internet sayfasında yayınlandığından köşelerinde oturan "bilim uzmanları" da kollarını sıvayıp birbirinden "harika" yorumlarla haberlerin altında bir kavgaya tutuştular. Sadece bu ortamda değil, arkadaş sohbetlerinde de konu açıldığında bilgiç bir arkadaş hemen atılıp : "Ben kapağın sansürlenmesine kesinlikle karşıyım (buraya kadar bravo!) fakat evrim teorisine inanmıyorum; daha bir kanun haline getiremediler çünkü". Yani klasik bir deyiş vardır ya: "Sadece bir teori..."

Peki bu teoriler gerçekten bu kadar değersiz midir? Hepsine güvenmek için kanun olana kadar beklemek durumunda mıyız? Hepsinden önce teori ve kanun arasındaki ilişki nedir diye sormamız gerekiyor. Orta okul kitaplarından beri anlatıldığı gibi bilimsek süreç doğrusal bir şekilde Hipotez >> Teori>> Kanun(Yasa) şeklinde mi ilerler? Hayır, hiç de değil...

Bilim felsefesine baktığımızda yasa ve teorinin kullanım ve tanımlama şekillerinin farklı olduğunu görürüz. Yasalar mutlak ve değiştirilemez "doğrular" şeklinde değildir. Yasa olmalarını sağlayan şey onların herhangi bir gözlem ve deneye ihtiyaç duymadan açık bir şekilde gözlenebilen süreçler olmalarıdır. Geçmişteki gözlemlerimiz sonucu sistemlerin, gelecekte de böyle davranacaklarını öngörmemiz sonucu postüle edilirler. Teoriler ise gözlemlerin kendileri değil, onların açıklamalarını ifade eder ve yeni kanıt ve gözlemlerle geliştirilerek güçlülükleri arttırılır, elde edilen karşı kanıtlarla da zayıflar; hiç bir zaman da "kanun" mertebesine erişmezler, çünkü erişilecek böyle bir mertebe yoktur...

Örnek vermek gerekirse Newton'un çekim yasası "kanun" tanımımıza uyar; aralarında bir mesafe bulunan pozitif kütleli iki cismin birbirini çektiği (kuvvet uygulayadığı) tartışılmaz bir durumdur ve buna yasa deriz. Fakat bunu açıklayan Einstein'ın genel görelilik ve parçacık fiziğinin graviton yaklaşımı birer teoridir ve şu anda bunlar üzerinde bir karar kılınmış değildir; güçlülükleri de her geçen gün sınanmaktadır. Fakat ne kadar kanıt toplarsak toplayalım, bu açıklamalar yani teoriler "yasa" şeklini almayacaktır, çünkü teorinin tanımı bu değildir.

Bunu açıklama ihtiyacı hissetmemin nedeni ise bilim dışı(pseudo-science) iddiaları savunanların bilime saldırırken bu konuya sıklıkla başvurduklarını görmemiz. İngilizce de yerleşmiş bir deyiş var hatta : "It is just a theory..."(sadece bir teori...) Ben de bu "sadece bir teori.."cilere karşılık olarak genelde şöyle derim :

"Bir teorinin gücünü test etmek istiyorsanız size önerim bir uçurum kenarından aşağı kendinizi atmanız, Einstein'ın genel görelilik teorisine göre sizin aşağı düşeceğinizi söyleyebiliriz; fakat bana yine de güvenmeyin, nasıl olsa "sadece bir teori" değil mi;)"

Genel Görelilik ile aynı güvenilirlik seviyesinde olan bilimsel bir tezi, sırf dini-ideolojik nedenlerden dolayı inkar etmek nasıl bir tutarsızlıktır anlamak da mümkün değil...

NOT: Bu yazıya gelecek yorumlar sıkı bir şekilde modere edilecektir. Bilim ve felsefe dışından(din-ideoloji-bilim dışı...) gelecek yanlı cevaplara izin verilmeyecektir. İtirazı olanlar blogun başlığına tekrar bakabilirler...

NTV'nin Bilim Atağı

Bilimin geniş kitlelere aktarılması amacıyla bilimsel bulguların/araştırmaların popüler bir dille aktarılması olarak tanımlanabilecek "popüler bilim" anlayışına NTV'nin çalışmalarıyla yepyeni bir soluk geldi. Öncelikle NTV Yayınları adı altında yayınladıkları birbirinden değerli kitaplar ve referans kaynakların yanında uzun süredir fısıltısı dolaşan yeni bilim dergisi NTV Bilim karşımızda.

Dergi raflarında karşılaşmak için sabırsızlandığım bu dergiyi en sonunda Mart ayında yayına girdiğinde düşünmeden sepete attım. Uzun süredir alıştığımız Bilim ve Teknik dergisinden biraz farklı ve boyut olarak daha küçük görünüyordu, peki içerik olarak nasıldı?



Derginin şu anda yarısına geldiğimi belirtip, yorumlarımı ona göre yapacağım. Tasarım ve dizgi olarak oldukça hoş bir dergi olmuş. İçerik olarak da oldukça popüler, teknik jargondan uzak bir dergi olmuş. NTV'nin amaçladığı da tam olarak bu sanırım. Giriş yazısını okuduğumuzda bu amaç açık bir şekilde belirtilmiş zaten. İmza ise tanıdık, eski Bilim ve Teknik Editoru Raşit Gürdilek. Bilim haberlerinin yanında özel makalelerin özgün bir şekilde yazarların kaleminden çıkması dergiyi daha da değerli kılıyor. Yabancı dergilerdaki yazıların birebir çevirisinden artık vaz geçilmiş olması bilim yazarlığı konusunda gelecek için ümit veriyor. İlk sayıda hayli spekulatif bir konu kapak konusu olarak seçilmiş : Sibernetik. Gelecekte gerçekleşmesi düşünülen (aslında ilk etabının bizzat içinde yaşadığımız) makina-insan entegrasyonu ve Ray Kurzweil gibi ünlü fütüristlerin gelecek kurgusu olan Tekillik(Singularity) üzerinde durulmuş. Bu konunun yanında oldukça güzel astronomi ve evrim makaleleri de var. Tam tadında bir dergi olmuş. Her geçen sayıda çok daha iyi bir yere geleceğine inanıyorum. Bilim dergileri sektöründe böyle dinamik ve yeni bir ses ortamı çok daha canlandıracak ve bir çok yeniliği doğuracaktır.

NTV'nin Bilim atağı sadece dergi ile sınırlı değil demiştim. Geçen ay tanışma fırsatı bulduğum ve geç keşfettiğim için hala söylendiğim 3 kitap, bence güncel bilim konusunda Türkçe'ye kazandırılmış en kaliteli kitaplar olmaya adaylar:
  • Gelecek 50 Yıl
  • Kanıtı Olmayan Gerçekler
  • İyimser Gelecek
Üç kitap da yakından takip ettiğim Edge platformunun bir ürünü olan ve günümüzün önde gelen bilim adamlarının düşüncelerinin olduğu birbirinden değerli makaleler derlemesi. "Gelecek 50 Yıl"da öncü bilim adamlarının kendi alanlarında ve bilimin kendisi hakkında önümüzdeki 50 yıla yönelik detaylı ve ufuk açıcı değerlendirmeleri bulunuyor. Fizikten astronomiye, piskolojiden evrimsel biyolojiye, nörolojiden bilişsel bilimlere geniş bir dağılımla bir çok konuya değiniliyor. Günümüzün "hardcore" biliminin gelişmelerinden haberdar olmak ve geleceği biraz olsun kestirebilmek için mutlaka okumanız gereken bir kitap.

Diğer iki kitap ise Edge'de her yıl bilim adamlarına sorulan soruların ikisine verilen cevapların toplandığı bir derleme. Bu terletici sorulara bilim adamlarının verdiği cevaplar gerçekten okunmaya değer.

NTV'nin bilimin popülerleştirilmesi konusunda büyük bir çaba sarf ettiği gözler önünde. Umarım bu çalışmalar devamlı olur. Bu gibi adımların bilimin herkes tarafından kavranması adına atılan çok önemli adımlar olduğunu söylemeye bile gerek yok...